1 Şubat 2011 Salı

biz seninle ...

Ne kadar çok zaman olmuş, ne çok yol yürümüşüz biz seninle...
O şarkıdaki gibi hani birlikte mırıldandığımız:

Ne kadar az yol almışım, ne kadar az!
Yolun başındaymışım meğer...


Öyle ya;
Yürüdük,
Koştuk,
Düştük ..
Ağladık kimi zaman dizlerimizi tutarak. Sonra birlikte, biraz daha güçlü, daha bir kabuklanmış şekilde yaralarımız kalkıverdik öylece. Ne kadar acısak da, ne kadar üzülsek de ve kızsak da hep aynı temenniyle: iyilik var bizde, kötü olamayız.
Onlar üzdü biz daha çok sevdik insanları.

Dilimizden farklı cümleler döküldü çoğu zaman, zor dedik, yaşanmaz bunlarla dedik. Her nasılsa gün geçtikçe daha çok sevdik onları. Bir yanımız içlerindeki çocuğu gördü, ve her kötülükte afacan bir çocuk gülümsemesi buluverdik hemencecik. Onlar salak dediler bize, güldüler. Gerçekten aptal yerine koydular bizi. Biz afacanlık yapıyorlar saydık, gülümsedik.

Bazen öyle acıttılar, kırdılar, kızdırdılar ki elimizi kaldırdık bir tokat atmak için. Sonra korkmuş küçük çocukla karşılaştık yine içlerindeki. Kıyamadık be yüreğim, o son tokadı hiç atmadık onlara.

El ele geldik bu günlere. Yaşlandık mı biraz? Sanmıyorum. Büyüdük elbette, olgunlaştık, biraz tecrübe edindik.

Hala aynı rotaya doğru sürüyoruz bu kayığı: Huzur...

Dengelerimiz hassas ya bir bulup bir yitirdik. Her yitirişimizde daha da zorladık o dengeyi. Hep bulduk, hep kaybettik.

Şimdi dönüp bakınca 23 yıllık maziye 2 yıllık vakit kalmış çeyrek asır olmaya =)
Ne çok yaşadık ve ne az yaşadık değil mi?

Kapat şimdi gözlerini, huzuru bulduk şu ara sükun içinde uyuyabiliriz birbirimizin koynunda. Öyle ya biz bugünlere birlikte geldik. Seviyoruz hayatı en derininden. En güzel masalımızı anlatıyorum bu gece yeniden yazalım diye. Hadi durma, uyuyalım derin derin.