28 Mayıs 2010 Cuma

Yol

İnsan bazen susması gerektiğini bilir ama konuşur hani...Denese de tutamaz kendini.
En gereksiz, en saçma ve en kırıcı söz öbekleri bu anlarda çıkar diye düşünülür. Doğrudur. Yine de bazen bu sözler gerçek, normalde kibarlıktan söylenmeyen sözler de olabilir.

Böyle anlardan birini yaşıyordu kahramanımız. Söz öbekleri yüzüne karşı tükürülen taraftaydı değişiklik olsun diye. Patavatsızlığı yapan o değildi de karşısındakiydi bu defa. Yutkundu gülümsemesi yüzüne yayılırken. Hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Ve kapıyı çarptı. Sırtını yasladığı kapı artık engelliyordu sözleri duymasını. Peki beyninde tekrarlayan o cümleleri hangi kapı dışına atacaktı? Bunun imkanı var mıydı?

Bulduğu tek çözüm, kendini geride bırakmak oldu. Şimdi şu uzayıp giden yolun başındaki bizim karakterimizdir. Soracak çok sorusu, alınacak çok cevabı var ancak belki de bir başka zaman olacak bunlar ve biz tanık olamayacağız. Zira geçip gittiği dünya bizim dünyamızdı bir zamanlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder